Reykjavik’ten
Reykjavik’e Büyük İzlanda Turu
Binlerce kilometre Karadeniz yaylalarını
gezdikten sonra ve artık buradan sonra nereye dostum? diye sormaya başladığım
günlerden bir gün o beklediğim cevap geldi. Arkadaşım Ali Murat Kökat ile
telefonda konuşuyorduk ve ben Karadeniz yaylalarına benzer bir yere gitmek
istediğimi söylüyordum. Bana hiç “The
secret life of Walter Mitty” yi izledin mi? diye sordu. Hayır izlemedim
dedim. O zaman sen onu bir izle bence gideceğin yer orada dedi. Hemen buldum ve
izledim. Filmin büyük bölümü İzlanda’da geçiyordu. Bende bir anda İzlanda’ya
gitme istediği uyandırabildi. İnceledim. Burası bir doğa fotoğrafçısı için
harikalar diyarıydı. İncelediğim fotoğrafların bir kısmından bazı yerlerini büyük
bir Karadeniz yaylasına benzetim. Şaka değil gerçekten...Ve ileride bu ülkeye
ait yazıların birinde size “işte İzlanda’da çekilmiş bir fotoğraf!” deyip Karadenizde
ortalama 2000 m üzerindeki bir rakımda çekilmiş bir manzarayla “rahatlıkla”
kandırabileceğimi söyleyebilirim. Tabi her bölgesi için değil. Bizim Karadeniz
uşakları acaba Vikingler’in atası mıydı? diye soracak kadar fantazi yapmanıza
sebep olabilir. Ve inanın, birlikte seyahat ettiğim kişi de gider gitmez bu
benzerliği farketti.
Bir sene kadar neredeyse her gün orada
çekilmiş fotoğrafları (o gün çekilmiş fotoğraflar) ve hava durumunu takip edip
ertesi yıl hangi “haftada” gideceğime karar verdim: Temmuz ayının 2. haftası
dedim. Peki neden? Bu yazıda tamamını uzun uzun yazıp sizleri sıkmak istemem,
çünkü pek çok neden vardı aslında. Dersimi iyi çalıştım. Bir örnekle yetinmek isterim.
Orada yetişmekte olan Lupinus
nootkatensis veya Alaskan Lupine çiçeklerinin en diri ve bombastik tarlalar
oluşturmuş halini arkada karlı-buzullu dağ manzaralarıyla görüntüleyebilme
fırsatım olacaktı bu hafta (Şekil 1). Tabi günlerin oldukça uzun olacağını
söylememe gerek yok.
Her
nedense önde çiçekler arkada karlı dağ manzarası, iki mevsimin geçişi veya aynı
anda izlerinin aynı kadrajda buluşması yakalamak istediğim doğa görüntülerinin
ilk sıralarında yer alıyor. Fantazi dünyası işte.
Seyahat nereleri kapsamalı ve ne kadar
sürmeliydi? Oraya kadar gittikten sonra birkaç günlük bir seyahatten hiçbir şey
anlaşılamayacağı kesindi. Kendimce tam bir İzlanda turu yapmanın bendeki
katıksız doğa isteğinin ancak bir kısmını doyurabileceğini bildiğimden, bunu
ortalama 8-9 günde sıkı bir seyahat planı ile yapabileceğimi hesapladım.
İzlanda’ya seyahat eden turistler bunun biraz daha bohem formatını 10-11 gün
içinde büyük izlanda turu diye yapıyorlar (Şekil 2).
Şekil 2. Çok tipik bir büyük izlanda turu yol güzergahı. Bunu rastgele internetten aldım. Bizimkisi bu değil ama ortak yerler var.
|
Plan belli oldu ve ben bir yıl kadar
önce uçak biletlerini aldım ve aynı gün hemen “booking.com” dan otel rezervasyonlarını
yaptım. Aracı bile kiraladım. Bunu burada not edeyim ki aracı https://www.arguscarhire.com/#/searchcars
sitesinden kiraladım. Tavsiye ederim. İzlanda’ya gitmişken aklımda şöyle bir
fantazi de vardı. Reykjavik’e tekrar döndüğümde birkaç günlüğüne Grönland’a
geçip özelllikle Disko Bay bölgesini gezmekti. Belki kurt köpekleriyle kızak
bile yapabilecektim. Olamadı. Çünkü o günlerde Reykjavik’ten Nuuk’a
uçak yoktu. Olsundu. Walter Mitty etkisiyle hadi dedim belki bir balıkçı
teknesiyle geçerim. Bu fikir anında buharlaştı. Ayrıca bir yıl öncesinden, evet,
bir yıl öncesinden zaten sınırlı sayıda olan oteller doluydu. Tek bir kişilik
boş yer yoktu. Bir hata olduğunu zannettim. Başka yerlerden de kontrol ettim
ama hata yoktu. Muhtemelen Amerika’dan ve Kanada’dan turist taşıyan tur
şirketleri masif bir şekilde kapatıyordu o birkaç otelciği. Öyle görünüyordu ki
çadırda kalmaktan başka seçenek yoktu.
Parlak bir seçenek değildi ve mecburen vazgeçtim. Belki 20 yıl daha genç olsam
yapardım. Yapmak isteyen çılgınlara tavsiye ederim.
Yolculuğa Karadeniz yaylalarını birlikte
gezdiğimiz ve önceki yazılarımdan hatırlayacağınız Ordu’lu kardeşimiz Bora Aşar
ile gitmeyi planladım. Hatta bunu bir sürpriz olarak hazırlayıp ona sundum ama
maalesef Gavur İzlandalı (!) ona vize vermedi. Oysaki biz Robinson Crusoe ve
Cuma olarak oraya gidecektik ne güzel. Herşey böyle planlanmıştı. Şimdi ben
oradalarda Cuma olarak ne yapacaktım tek başıma? Sonuçta planı değiştirmek
durumunda kaldım. Prof. doktor abimiz Kadir Aksöz ile gittik onlardan hesap
sormaya!!! Bora ile gitmeyi çok isterdim ama maalesef kısmet değilmiş. Ne
yaptıysam olmadı. Danimarka göçmen bürosuna yazı bile yazdım, fayda etmedi.
Bu keyifli seyahati ve gördüğümüz
yerleri sizlerle paylaşırken sıkıcı olmayacak bölümlere ayıracağım. Bazı
yerlerde temmuz ayında termal ile dolaşmanın nasıl bir duygu olduğunu ve içinizi
ısıtacak yegane dostun bir küçük shot Brennivin olduğunu anlayacak, bazısında
bir balina kuyruğu görebilmek için teknenin bir yanından diğer tarafına
koşacaksınız. Bu yazı dizisi Karadeniz yaylaları hakkındaki yazılarım kadar
olmasa da biraz uzun sürecek. İzlanda’yla ilgili gözlemlerimiz ve
tecrübelerimize dayanan detaylar vermeye çalışacağım. Umarım keyifli bir yazı
dizisi olur sizler için. Şimdilik bu kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder