7 Şubat 2016 Pazar

Pervin Ozulu- YAŞAMAK BUDUR


Temmuz ayında Artvin’de gezerken, bir gece sivrisineklerden kaçıp Artvin’in tepesinde bulunan Artvin Öğretmen evinde konakladık. Sabah erken saatte kalkıp, Macahel’e, oradaki İhtiyarlar korosunu izlemeye gidecektik. Öğretmen evinin bahçesinde, arkada duran siyah motorsiklet sadece benim değil, sanıyorum oradaki herkesin dikkatini çekiyordu. Sabah 8:00 civarındaydı. Sonradan Pervin Ozulu olduğunu öğrendiğim, siyah deri kıyafetleri içinde motorsikletçi kızıl saçlı bir bayan, kısa bir süre sonra gelip motorla hazırlanmaya başladı. Karadenizde bu tip insan manzaraları görmeye alışkın olmadığımdan, kendisiyle -çok çekingen bir kişi olsam da- konuşmak istedim. Öğrendik ki Karadeniz’i motorsikletiyle geziyormuş. “Wanderlust” dedikleri bu olsa gerek dedim kendime. Bizim yaptığımız da neydi ki? Biraz da özenmedik değil, çünkü bizim belki de gidemediğimiz bazı yerlere o motorsikletiyle gidebiliyordu. Motoron dergisinde yazılarını okuduğunuz Pervin hanım, keyifli bir yazısıyla blogumuzda bugün misafirimiz. Kendisine katkılarından dolayı içten teşekkür ediyorum…

YAŞAMAK BUDUR

Pervin’in gezileri neden pek planlı olmuyor?
Motorum Yamaha Diversion XJ6 ile kısa bir 3 günlük gezi planlamıştım. Çeşitli fikirlerim vardı, İğneada’ya gidip, kalıp gezmeyi düşündüm. Ya da Gelibolu-Çanakkale üzerinden bir Marmara turu yapabilirim dedim. Ayrıca Edirne’de yaprak çiğeri yemek de gezi listemde vardı. Çok düşünmeden Çanakkale turuna karar verdim, komple Marmara Deniz etrafını gideyim istedim. 2 gece konaklamalı mini bir gezi. İstanbul-Tekirdağ sahil yolundan Kumbağ-Şarköy ‘e giderim. Haritadan yolları inceledim ve yolu uzatmak için rotamı belirledim, Eceabat’ı da gezmek istedim. Marmara’nın etrafını dolanıp dönerim. Rota tamamdı. Vapur seferlerini de inceledim, saatlerini ve ücretlerini. Sürekli vasıta varmış, bu harika bir kolaylık. Güzergah üzerinde uygun konaklama imkanlarını araştırdım. Kısacası epey bir hazırlık yaptım ve yola hazırdım. Gün içersinde ne kadar yol alabileceğimi pek kestiremiyorum, çünkü güzel manzaraları gördükçe tempo düşer bende. Sürekli durur, keyifini yaşamak isterim. Geziyi çok fazla planlamamak gerek aslında, çünkü yaşamış kadar oluyor insan ve çekiciliği azalıyor biraz. Yolculuk günü yaklaştığında son anda pusula başka bir istikamet gösterdi ve bambaşka yerlerde buldum kendimi. Serseri ruhlu bir gezgin olmuşum artık. Bütün planlanan rotayı kenara koydum, çünkü pusula Eski Foça istikameti gösterdi. Çok komikti, Foça hiç ama hiç aklımda yoktu. Oraya gitme fikri bir gün öncesinde netleşti beynimde, nasıl bir mantık ise bu bilemiyorum. Hayat sürprizlerle dolu diyorum sadece.

6 Şubat 2016 Cumartesi



Rize/Altıparmak Dağları

Altıparmak dağlarına seyahatimiz aslında bir önceki sene (2014) Bora ile seyahat planımızın içindeydi. Artvin Yusufeli bölgesinde gezerken Altıparmak dağlarının eteklerine kadar gitmiştik. Büyüleyici, öylesine büyüleyici bir güzelliği olan bir yer. Özellikle Barçal çayının olduğu bölgede küçük pansiyonların işgal ettiği yer dışında, eteklere doğru çıktıkça insan tarafından bozulmamış birçok yer ilginçtir ki hala bulunuyor. Son derece bakir olan Altıparmak etekleri, sıklıkla tohum veya böcek çalmak için cirit atan yabancı turist görünümündeki hırsızlar dışında pek de yerli turisti göremeyeceğiniz bir bölge. Peki neden gidememiştik biz buralara? Rize’nin dağlık bölgelerinde çok çabuk değişen hava koşullarından dolayı tabi ki. Dolayısıyla blogda bu konuda yazı eksik kalmıştı.