Fotoğraf ve Belgesel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fotoğraf ve Belgesel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Kasım 2016 Salı

Büyük İzlanda Turu

Reykjavik’ten Reykjavik’e Büyük İzlanda Turu
 
          Binlerce kilometre Karadeniz yaylalarını gezdikten sonra ve artık buradan sonra nereye dostum? diye sormaya başladığım günlerden bir gün o beklediğim cevap geldi. Arkadaşım Ali Murat Kökat ile telefonda konuşuyorduk ve ben Karadeniz yaylalarına benzer bir yere gitmek istediğimi söylüyordum. Bana hiç “The secret life of Walter Mitty” yi izledin mi? diye sordu. Hayır izlemedim dedim. O zaman sen onu bir izle bence gideceğin yer orada dedi. Hemen buldum ve izledim. Filmin büyük bölümü İzlanda’da geçiyordu. Bende bir anda İzlanda’ya gitme istediği uyandırabildi. İnceledim. Burası bir doğa fotoğrafçısı için harikalar diyarıydı. İncelediğim fotoğrafların bir kısmından bazı yerlerini büyük bir Karadeniz yaylasına benzetim. Şaka değil gerçekten...Ve ileride bu ülkeye ait yazıların birinde size “işte İzlanda’da çekilmiş bir fotoğraf!” deyip Karadenizde ortalama 2000 m üzerindeki bir rakımda çekilmiş bir manzarayla “rahatlıkla” kandırabileceğimi söyleyebilirim. Tabi her bölgesi için değil. Bizim Karadeniz uşakları acaba Vikingler’in atası mıydı? diye soracak kadar fantazi yapmanıza sebep olabilir. Ve inanın, birlikte seyahat ettiğim kişi de gider gitmez bu benzerliği farketti.
Bir sene kadar neredeyse her gün orada çekilmiş fotoğrafları (o gün çekilmiş fotoğraflar) ve hava durumunu takip edip ertesi yıl hangi “haftada” gideceğime karar verdim: Temmuz ayının 2. haftası dedim. Peki neden? Bu yazıda tamamını uzun uzun yazıp sizleri sıkmak istemem, çünkü pek çok neden vardı aslında. Dersimi iyi çalıştım. Bir örnekle yetinmek isterim. Orada yetişmekte olan Lupinus nootkatensis veya Alaskan Lupine çiçeklerinin en diri ve bombastik tarlalar oluşturmuş halini arkada karlı-buzullu dağ manzaralarıyla görüntüleyebilme fırsatım olacaktı bu hafta (Şekil 1). Tabi günlerin oldukça uzun olacağını söylememe gerek yok.
Şekil 1. Gullfoss’a giderken yolda durup çektiğim bir fotoğraf. İşte bunlardan yol boyunca ve birçok yerde bu mevsimde görebilmek mümkün. Bazı bölgelerde yoğun tarlalar halinde uzanıyor. Bu fotoğrafta arkadaki dağlar arasındaki beyazlık bir buzula ait. Hangide biri bilemeyeceğim- o kadar çok ki.


Her nedense önde çiçekler arkada karlı dağ manzarası, iki mevsimin geçişi veya aynı anda izlerinin aynı kadrajda buluşması yakalamak istediğim doğa görüntülerinin ilk sıralarında yer alıyor. Fantazi dünyası işte.
Seyahat nereleri kapsamalı ve ne kadar sürmeliydi? Oraya kadar gittikten sonra birkaç günlük bir seyahatten hiçbir şey anlaşılamayacağı kesindi. Kendimce tam bir İzlanda turu yapmanın bendeki katıksız doğa isteğinin ancak bir kısmını doyurabileceğini bildiğimden, bunu ortalama 8-9 günde sıkı bir seyahat planı ile yapabileceğimi hesapladım. İzlanda’ya seyahat eden turistler bunun biraz daha bohem formatını 10-11 gün içinde büyük izlanda turu diye yapıyorlar (Şekil 2).
Şekil 2. Çok tipik bir büyük izlanda turu yol güzergahı. Bunu rastgele internetten aldım. Bizimkisi bu değil ama ortak yerler var.
 

Plan belli oldu ve ben bir yıl kadar önce uçak biletlerini aldım ve aynı gün hemen “booking.com” dan otel rezervasyonlarını yaptım. Aracı bile kiraladım. Bunu burada not edeyim ki aracı https://www.arguscarhire.com/#/searchcars sitesinden kiraladım. Tavsiye ederim. İzlanda’ya gitmişken aklımda şöyle bir fantazi de vardı. Reykjavik’e tekrar döndüğümde birkaç günlüğüne Grönland’a geçip özelllikle Disko Bay bölgesini gezmekti. Belki kurt köpekleriyle kızak bile yapabilecektim. Olamadı. Çünkü o günlerde Reykjavik’ten Nuuk’a uçak yoktu. Olsundu. Walter Mitty etkisiyle hadi dedim belki bir balıkçı teknesiyle geçerim. Bu fikir anında buharlaştı. Ayrıca bir yıl öncesinden, evet, bir yıl öncesinden zaten sınırlı sayıda olan oteller doluydu. Tek bir kişilik boş yer yoktu. Bir hata olduğunu zannettim. Başka yerlerden de kontrol ettim ama hata yoktu. Muhtemelen Amerika’dan ve Kanada’dan turist taşıyan tur şirketleri masif bir şekilde kapatıyordu o birkaç otelciği. Öyle görünüyordu ki  çadırda kalmaktan başka seçenek yoktu. Parlak bir seçenek değildi ve mecburen vazgeçtim. Belki 20 yıl daha genç olsam yapardım. Yapmak isteyen çılgınlara tavsiye ederim.
Yolculuğa Karadeniz yaylalarını birlikte gezdiğimiz ve önceki yazılarımdan hatırlayacağınız Ordu’lu kardeşimiz Bora Aşar ile gitmeyi planladım. Hatta bunu bir sürpriz olarak hazırlayıp ona sundum ama maalesef Gavur İzlandalı (!) ona vize vermedi. Oysaki biz Robinson Crusoe ve Cuma olarak oraya gidecektik ne güzel. Herşey böyle planlanmıştı. Şimdi ben oradalarda Cuma olarak ne yapacaktım tek başıma? Sonuçta planı değiştirmek durumunda kaldım. Prof. doktor abimiz Kadir Aksöz ile gittik onlardan hesap sormaya!!! Bora ile gitmeyi çok isterdim ama maalesef kısmet değilmiş. Ne yaptıysam olmadı. Danimarka göçmen bürosuna yazı bile yazdım, fayda etmedi.
Bu keyifli seyahati ve gördüğümüz yerleri sizlerle paylaşırken sıkıcı olmayacak bölümlere ayıracağım. Bazı yerlerde temmuz ayında termal ile dolaşmanın nasıl bir duygu olduğunu ve içinizi ısıtacak yegane dostun bir küçük shot Brennivin olduğunu anlayacak, bazısında bir balina kuyruğu görebilmek için teknenin bir yanından diğer tarafına koşacaksınız. Bu yazı dizisi Karadeniz yaylaları hakkındaki yazılarım kadar olmasa da biraz uzun sürecek. İzlanda’yla ilgili gözlemlerimiz ve tecrübelerimize dayanan detaylar vermeye çalışacağım. Umarım keyifli bir yazı dizisi olur sizler için. Şimdilik bu kadar.
 
 

12 Mart 2015 Perşembe

Hüseyin TAŞKIN ile söyleşi


https://instagram.com/huseyintaskin/p/0CsmHvRK_r/
Hani bazı fotoğraflar vardır dostum, kimi zaman kalbinde bir çizik atar, kimi zaman da bir dünya güzeline bakan behlül gibi seni büyüler…. Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneğinde (AFSAD) 1. kur eğitimine başladığımda eğitmenimiz Sevgili Mebrur Hatunoğlu hocam bir dersimizde “cümlesi olan fotoğraf” üzerine vurgulama yaparak, konuşan, dolu dolu mesajı olan fotoğrafın katkı değerinin üstünlüğünü katılımcılara anlatmaya çalışıyordu… Robert Doisneau’nun “At the Cafe”si gibi, aslında ortada hiçbir konuşma olmamasına karşın çok şey anlatan fotoğraflar...
Katıksız doğa ile buluşmayı karşı konulmaz bir tutku halinde yaşayan gezginlerin “anı” bir fotoğraf karesiyle kaydetmeleri günümüz gezginliğinin tabiatında var. Peki, bizim için özel olan o anı bir fotoğraf ile daha iyi nasıl kaydedebiliriz? Buna bir cevap bulmak ümidiyle uzun zamandır büyük beğeniyle takip ettiğim Sayın Hüseyin TAŞKIN’ı bugün siz değerli okuyucularımla buluşturmak istedim. Peki neden Hüseyin TAŞKIN? Kendisi bir çoğumuz için instagramda paylaştığı ve özellikle içinde atların olduğu büyüleyici fotoğrafların arkasındaki hakikat avcısı. Sadece o kadar mı? Her fotoğrafında cümle değil, sanki kitap var. Benim için en özel yanı ise kadrajında gün ışığını tanrısal bir ışıma boyutuna taşıması! Sanki ışığın şovalyesi... Bu yazıda Hüseyin TAŞKIN’la özellikle doğa/manzara/gezi fotoğrafçılığında tecrübelerinden faydalanacağız.

11 Mart 2015 Çarşamba

Samanyolu fotoğraflarını nasıl edit edebiliriz?

Bu yazıda samanyolu fotoğraflarını Lightroom 5.0 kullanarak nasıl daha güzel bir görüntüye kavuşturabileceğimizi amatör deneyimlerime dayanarak anlatmaya çalışacağım. Yapılabilecek işlemlerin sonuç üzerindeki etkisini daha iyi gösterebilmek için oldukça düşük ekspoz seviyeye sahip bir fotoğraf üzerinde çalışalım istedim:

9 Mart 2015 Pazartesi

Yıldız Hareketlerinin Kaydedilmesi

Bu yazımızda gezilerimize lezzet katabilecek bir konuyu ele almak istiyorum: yıldız hareketlerinin fotografik olarak kaydedilmesi. Bunu nasıl yapabileceğimizi anektodal bir şekilde tarif etmek yerine, bir yemek tarifi şeklinde adım adım incelemek sanıyorum ki daha faydalı olacaktır. Bildiğiniz gibi günümüzde klasik fotoğraf makinalarındaki fotoğraf filmi yerine “digital single-lens reflex” (dijital SLR veya DSLR) fotoğraf makinaları, tek-lens refleks fotoğraf makinalarının optik ve mekanik özellikleriyle dijital görüntüleme sensörleri kullanmaktadır.