2015 yılı Temmuz ayında gerçekleştirdiğimiz Altıparmak dağı
gezimizin hemen ardından, bölgede gezmediğimiz başka yaylalara doğru yönelmek istedik.
Aslında, kanımca belli başlı ve gerçekten çok güzel olan yaylaları gezdik.
Hatta Arsiyan yaylası gibi birçok yaylacının bile gitmediği yaylalara 2 kez gittik.
Ancak insan kendisine bu işin bir sonu da gelecek mi diye sormadan edemiyor,
çünkü önümüzdeki bir yazıda paylaşacağım gibi sözgelimi Macaheldeki İhtiyarlar
korosu gibi gerçekten çok değişik kültürel faaliyetlere biz pek rastlamadık.
Hatta bu kadar gezmemize karşın yayla şenliklerine bile denk gelemedik. Böyle
olmasa bile günlük yaşamda kültürel dokunun giderek yok olduğunu yayla ve
o bölgedeki köydeki insanlarda açıkça görebiliyorsunuz. Örneğin, biz Sidiksa
dışında hiçbir yerde geleneksel kıyafetlerin günlük kullanımda olduğunu görmedik.
Sürmene’de peştamal bağlayan kadınların ve Rize’nin çok tipik başörtülerinin de
hakkını vermek gerek. Geçtiğimiz günlerde Kastamonu Azdavay’a yaptığımız
seyahatte bu tesbitimizin ne kadar doğru olduğunu gördüm. Çünkü bölgedeki
kadınların üzerlerindeki geleneksel kıyafetler göz kamaştırıcı şekilde
rengarenkti ve genci yaşlısı bunları kullanıyordu. İnan olsun, Azdavay’da
gördüğümüz kıyafetler sanki Vogue’da basılmış bir sayfa gibiydi. Karadeniz’in doğusunda vardı kıyafetler şüphesiz ama bu güzelim kıyafetler sadece
şenliklerde kullanılmak üzere bütün seneyi naftalinli hurçların içinde
bekliyordu. Yani diyeceğim, kıyafetiydi, şenliğiydi, doğasıydı, bitki örtüsüydü
derken bu yayla işine başlayınca bitirme noktasının tam olarak nerede olduğunu
Karadeniz yaylalarını gezdikçe bilemiyorsunuz. Biz henüz bitiremedik.
Arabamızla Ordu’ya doğru giderken daha önceden gitmemiş
olduğumuz ve türkülere konu olmuş Sis dağını görmeyi istedik. Hava sıcak ve
açıktı. Sis dağı, Giresun ili Görele ilçe sınırlarında bulunuyor. Aslında
Trabzon-Giresun illeri sınırında bir yerde. Sis dağı Doğu Karadeniz
sıradağlarının bir uzantısı ama sakın yavru Kaçkar zannetmeyin. Biz sahilden
yaklaşmak durumunda kaldığımızdan, oraya ulaşmamız sanırım 1.5-2 saat kadar
aldı, çünkü yollar birçok yayla yolu gibi virajlı ve deniz seviyesinden
ortalama 2100 m tırmanıyorsunuz. Biz Trabzon Vakfıkebir yolunda, Sisdağı,
Erikbeli, Kadırga sapağından saparak oraya ulaştık (Şekil 1).
|
Şekil 1. Sis dağına çıkarken yolda yerleşim alanları. |
Temmuz ayında bu yaylada şenlikler
yapılmasına karşı, bizim gittiğimiz tarihlerde maalesef şenlik yoktu. Sadece o
kadar da değil, oldukça tenhaydı. Sis dağının arka bölgelerine doğru
baktığımızda, yan yana birçok oba görülebiliyordu. Bunlar benzer mimari
özelliklere sahip tek veya iki katlı betonarme ve saç çatılı yayla evlerinden
oluşuyordu (Şekil 2). Önce bu bölgeye doğru gittik. Yaylacılar vardı ama çok
fazla değildi.
|
Şekil 2. Sis dağının arkasındaki uzayıp giden obaların evleri. |
Sis
dağı bir milli park olarak korunmaya alınmış ama statüsü nedir bilemiyorum. Sis
dağının yamaç bölgesine yaklaştığımızda sereserpe güneşlenen bir grup koyundan
başka sadece birkaç kişi vardı (Şekil 3). Bizim mütevazi grup, ortada şenlik
olmamasına karşın geldiğimize mutluydu (Şekil 4). Bu genişçe olan dağın
sırtında biraz dolaşıp, oradan ayrıldık. Biz oradayken ortada sis yoktu ama
sisin dik olan yamacın alt kısmından yukarı doğru çıktığını sonradan aşağıya
doğru indikçe görebiliyorduk (Şekil 5). Ben gezdiğimiz yaylalar arasında bu
yaylaya zorlanarak 10 üzerinden 4 verdim. Bir de şenliklerde görmek gerek,
belki düşüncem değişebilir.
|
Şekil 3. Sis dağından karşı yamaca bakış. |
|
Şekil 4. Ekip. |
|
Şekil 5. Sis dağı. |