Skogafoss’da bir gece konakladıktan
sonra sabah hemen yola koyulduk. Hava kapalı, rüzgarlı ve aralıklı olarak
yağmur çiseliyordu. Biz artık yeni iklime öylesine alışmıştık ki hiç
yadırgamıyorduk. Sadece daha güzel fotoğraflar çekebilmek için güneşli günbatımları
ve mümkünse doğumları istiyordum. Şu ana kadar bu mümkün olmamıştı. Programımızda
öncelikle Dyrholaey ve hemen onun yakınındaki meşhur “black beach” (Rejnisfjara)
Vik’e gitmek vardı (Şekil 32).
|
Şekil 32. Skogafoss- Vik yolu. |
İzlanda’nın
güneyi doğa güzellikleri açısından oldukça zengin. Bunların büyük bölümü birbirlerine
yakın sayılabilecek mesafelerde bundan dolayı turistlerin ağırlıklı olarak tercih
ettikleri bölge esasen Seljalandfoss’tan Jokulsarlon’a kadar (Höfn bölgesinde)
uzanan güney kıyıları. Haritada 30 km kadar görünse de siz bu mesafeyi tahminim
bir saatte alırsınız. Çünkü yolda özellikle sol tarafınızda sürekli değişik
tepeler, hatta temmuz ayında bile rahatlıkla buzullar görmeye başlarsınız
(Şekil 33). Dyrholaey, Vik kasabasına yakın sayılabilecek ve içindeki bir
arktan dolayı ünlenmiş küçük bir yarım ada. Aslında eskiden burası bir ada imiş.
Dyrholaey anlamı delik kapısı bulunan tepe ada. Bu yarım adadan doğu yönüne
doğru baktığınızda Vik’i görebiliyorsunuz. Şimdi buraya yavaş yavaş gelelim...
Dyrholaey yol ayırımına geldiğinizde
“Dyrholaey 6” yazan bir tabela ve yol ayırımını görecekiniz. Neşeli, hafif
virajlı, sağlı sollu güzel manzaralı bir yoldur. 6 km’yi fotoğraf çekmek için
dura dura gideceğinizden emin olabilirsiniz (Şekil 34). Ring yolundan (#1) 218 veya
215 numaralı tali yollardan birine sapacaksınız unutmayın (Şekil 32). Biz 215’e
saptık. Dyrholaey kendi ilginç yarımada yapısı ve Vik manzarasıyla turist
otobüslerinin de uğrak yeri. Eğer tepeye kadar çıkıp batı yönüne ilerlerseniz uzun
siyah bir kumsal görürsünüz. Ayrıca kuzeyde Mýrdalsjökull buzulunu da görmek mümkün. İzlanda’nın bazı
bölgelerinde daha yoğun olarak görülen puffinlerin (bir cins martı) burada
yuvaları var. Puffinler, hiç şüphesiz çok estetikler (Şekil 35). Puffinlerin
yuvalarının olduğu tepe koruma altına alınmış. Koruma dediğim sadece bir ip
kalınlığında korkuluk yapılmış. Buradan onları görmek ve fotoğraflarını
çekebilmek mümkün. İnsanlar diğer tarafa geçmiyorlar. Puffinler de kaçmıyorlar,
çünkü onları korkutan olmamış. Bu o kadar belli oluyor ki. Jokulsarlon yarımadası
ile ilgili yazımda bununla ilgili fotoğraflar göstereceğim. Kuşların hemen
yanlarına kadar yürüseniz de kaçmıyorlar. Bu bizim pek de alışık olmadığımız
bir durum. Reykjavik’e 175 km kadar uzaklıkta olan Dyrholaey’de tesis yok ama genişçe
bir otopark var. Biz buraya vardığımızda tahmin ettiğimizden çok daha büyük bir
kalabalıkla karşılaştık. Neredeyse her yerde arkalarında Vik manzarasıyla fotoğraf
çektirenler vardı (Şekil 36). Tabi büyük bölümü Amerikalı turistler.
|
Şekil 33. Sıradan bir buzul manzarası. |
Buradan ayrılıp Vik’e doğru yola
koyuluyoruz. Vik birkaç dakika uzaklıkta. Herhalde İzlanda’daki sahiller
arasında siyah kumsalı ve denizden çıkan dik sivri kayalıklarıyla Vik ilk
sırada yer alıyor. Tabi burası da Skogafoss gibi düğün fotoğrafı çektirmek isteyenler
için ideal bir yer. Bilmem belki aranızda böyle bir hayali olan vardır... Vik’in
oldukça geniş sayılabilecek bir otoparkı var. Rahat 150 araç alır. Modern bir
tesis ve tesisin önünden meşhur siyah kumsala (Reynisfjara) uzanan ahşap
yürüyüş yolu. Tesis, buradaki siyah kumsal konseptine uygun olarak siyah renkte
taş dış kaplamaya sahip (Şekil 37). Burada benzinlik yok. Buradan çıkıp anayolda
birkaç dakika ilerlediğinizde, Vik kasabasının içinde bir tesis ile birlikte
var. Buradaki tesisin yan tarafında iki adet yanyana binanın batı yönüne bakan
(!) müşterek tuvalet var. Genellikle önünde sıra bulunuyor. Bir kontrol edelim
dedik (Şekil 38). Dedim ya çok kalabalık. Her taraf insan dolu. Binadan Dyrholaey
yönüne baktığınızda hem otoparkın bir bölümünü hem Dyrholaey’in ark yapısını ve
önceden neden delik kapılı tepe ada denmiş olduğunu anlayabiliyorsunuz (Şekil
39).
Tesisten sahile uzanan ahşap yürüyüş
yolunda bir iki dakika yürüdüğünüzde, sahile ulaşıyorsunuz. Biz geldiğimizde
çok fazla turist vardı ama şu bir gerçek ki biz high season denilen zamanda
buradaydık. Bu sonuç normaldi. Denizden çıkan kayalar aslında özellikle çok
dalgalı günlerde buradaki sert atmosferle bütünleşiyor. Keşke öyle olsaydı. Bize
böyle bir manzara nasip olmadı maalesef (Şekil 40). Böyle olsaydı burada çok
insan olmaz ve ben muhtemelen en az bir saat fotoğraf çekmek için kalırdım. Bu
kayalara benzer bir görüntüyü bu yıl Sicilya gezimizde Aci Trezza’da gördüm.
Benzer bir etki yaratıyor insanda. Sahilden içeri doğru başınızı çevirdiğinizde,
sahile kavuşan tepenin yüzeyindeki basamaklı taş yapı dikkat çekiyor (Şekil 41).
Burada ayrıca pek derin olmayan bir mağara (?) da var. Biraz daha dolaştıktan
sonra ayrıldık. Bundan sonra seyahatimiz için belki en bombastik noktalardan
biri olan Jokulsarlon’a uzanacağız. Tabi önce Vik’teki tesiste benzin molası
vermek kaydıyla.
|
Şekil 34. Dyrholaey yolundan Vik manzarası. |
|
Şekil 35. Dyrholaey’in Vik’e bakan tarafında bir puffin. |
|
Şekil 36. Dyrholaey yarımadasının diğer tarafı. Uçtaki ark bu açıdan hafifçe görünüyor. Genellikle bu arkın fotoğrafını çekmek isteyenler arkı sol taraflarında bırakacak şekilde arkın diğer tarafına gidiyorlar. |
|
Şekil 37. Vik’teki dinlenme tesisi. |
|
Şekil 38. Vik’teki tesiste bulunan iki tuvaletten biri. Birkaç dakikada bir birisini mutlu etmeye çalışan bir yer için fena sayılmaz. |
|
Şekil 39. Dyrholaey yönüne bakış. |
|
Şekil 40. Vik sahilinde denizden çıkan sivri kayalar. |
|
Şekil 41. Vik sahili. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder