Sahil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sahil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2016 Salı

İzlanda: Dyrholaey ve Vik

Skogafoss’da bir gece konakladıktan sonra sabah hemen yola koyulduk. Hava kapalı, rüzgarlı ve aralıklı olarak yağmur çiseliyordu. Biz artık yeni iklime öylesine alışmıştık ki hiç yadırgamıyorduk. Sadece daha güzel fotoğraflar çekebilmek için güneşli günbatımları ve mümkünse doğumları istiyordum. Şu ana kadar bu mümkün olmamıştı. Programımızda öncelikle Dyrholaey ve hemen onun yakınındaki meşhur “black beach” (Rejnisfjara) Vik’e gitmek vardı (Şekil 32).
Şekil 32. Skogafoss- Vik yolu.
İzlanda’nın güneyi doğa güzellikleri açısından oldukça zengin. Bunların büyük bölümü birbirlerine yakın sayılabilecek mesafelerde bundan dolayı turistlerin ağırlıklı olarak tercih ettikleri bölge esasen Seljalandfoss’tan Jokulsarlon’a kadar (Höfn bölgesinde) uzanan güney kıyıları. Haritada 30 km kadar görünse de siz bu mesafeyi tahminim bir saatte alırsınız. Çünkü yolda özellikle sol tarafınızda sürekli değişik tepeler, hatta temmuz ayında bile rahatlıkla buzullar görmeye başlarsınız (Şekil 33). Dyrholaey, Vik kasabasına yakın sayılabilecek ve içindeki bir arktan dolayı ünlenmiş küçük bir yarım ada. Aslında eskiden burası bir ada imiş. Dyrholaey anlamı delik kapısı bulunan tepe ada. Bu yarım adadan doğu yönüne doğru baktığınızda Vik’i görebiliyorsunuz. Şimdi buraya yavaş yavaş gelelim...
Dyrholaey yol ayırımına geldiğinizde “Dyrholaey 6” yazan bir tabela ve yol ayırımını görecekiniz. Neşeli, hafif virajlı, sağlı sollu güzel manzaralı bir yoldur. 6 km’yi fotoğraf çekmek için dura dura gideceğinizden emin olabilirsiniz (Şekil 34). Ring yolundan (#1) 218 veya 215 numaralı tali yollardan birine sapacaksınız unutmayın (Şekil 32). Biz 215’e saptık. Dyrholaey kendi ilginç yarımada yapısı ve Vik manzarasıyla turist otobüslerinin de uğrak yeri. Eğer tepeye kadar çıkıp batı yönüne ilerlerseniz uzun siyah bir kumsal görürsünüz. Ayrıca kuzeyde Mýrdalsjökull buzulunu da görmek mümkün. İzlanda’nın bazı bölgelerinde daha yoğun olarak görülen puffinlerin (bir cins martı) burada yuvaları var. Puffinler, hiç şüphesiz çok estetikler (Şekil 35). Puffinlerin yuvalarının olduğu tepe koruma altına alınmış. Koruma dediğim sadece bir ip kalınlığında korkuluk yapılmış. Buradan onları görmek ve fotoğraflarını çekebilmek mümkün. İnsanlar diğer tarafa geçmiyorlar. Puffinler de kaçmıyorlar, çünkü onları korkutan olmamış. Bu o kadar belli oluyor ki. Jokulsarlon yarımadası ile ilgili yazımda bununla ilgili fotoğraflar göstereceğim. Kuşların hemen yanlarına kadar yürüseniz de kaçmıyorlar. Bu bizim pek de alışık olmadığımız bir durum. Reykjavik’e 175 km kadar uzaklıkta olan Dyrholaey’de tesis yok ama genişçe bir otopark var. Biz buraya vardığımızda tahmin ettiğimizden çok daha büyük bir kalabalıkla karşılaştık. Neredeyse her yerde arkalarında Vik manzarasıyla fotoğraf çektirenler vardı (Şekil 36). Tabi büyük bölümü Amerikalı turistler.
Şekil 33. Sıradan bir buzul manzarası.
Buradan ayrılıp Vik’e doğru yola koyuluyoruz. Vik birkaç dakika uzaklıkta. Herhalde İzlanda’daki sahiller arasında siyah kumsalı ve denizden çıkan dik sivri kayalıklarıyla Vik ilk sırada yer alıyor. Tabi burası da Skogafoss gibi düğün fotoğrafı çektirmek isteyenler için ideal bir yer. Bilmem belki aranızda böyle bir hayali olan vardır... Vik’in oldukça geniş sayılabilecek bir otoparkı var. Rahat 150 araç alır. Modern bir tesis ve tesisin önünden meşhur siyah kumsala (Reynisfjara) uzanan ahşap yürüyüş yolu. Tesis, buradaki siyah kumsal konseptine uygun olarak siyah renkte taş dış kaplamaya sahip (Şekil 37). Burada benzinlik yok. Buradan çıkıp anayolda birkaç dakika ilerlediğinizde, Vik kasabasının içinde bir tesis ile birlikte var. Buradaki tesisin yan tarafında iki adet yanyana binanın batı yönüne bakan (!) müşterek tuvalet var. Genellikle önünde sıra bulunuyor. Bir kontrol edelim dedik (Şekil 38). Dedim ya çok kalabalık. Her taraf insan dolu. Binadan Dyrholaey yönüne baktığınızda hem otoparkın bir bölümünü hem Dyrholaey’in ark yapısını ve önceden neden delik kapılı tepe ada denmiş olduğunu anlayabiliyorsunuz (Şekil 39).
Tesisten sahile uzanan ahşap yürüyüş yolunda bir iki dakika yürüdüğünüzde, sahile ulaşıyorsunuz. Biz geldiğimizde çok fazla turist vardı ama şu bir gerçek ki biz high season denilen zamanda buradaydık. Bu sonuç normaldi. Denizden çıkan kayalar aslında özellikle çok dalgalı günlerde buradaki sert atmosferle bütünleşiyor. Keşke öyle olsaydı. Bize böyle bir manzara nasip olmadı maalesef (Şekil 40). Böyle olsaydı burada çok insan olmaz ve ben muhtemelen en az bir saat fotoğraf çekmek için kalırdım. Bu kayalara benzer bir görüntüyü bu yıl Sicilya gezimizde Aci Trezza’da gördüm. Benzer bir etki yaratıyor insanda. Sahilden içeri doğru başınızı çevirdiğinizde, sahile kavuşan tepenin yüzeyindeki basamaklı taş yapı dikkat çekiyor (Şekil 41). Burada ayrıca pek derin olmayan bir mağara (?) da var. Biraz daha dolaştıktan sonra ayrıldık. Bundan sonra seyahatimiz için belki en bombastik noktalardan biri olan Jokulsarlon’a uzanacağız. Tabi önce Vik’teki tesiste benzin molası vermek kaydıyla.
Şekil 34. Dyrholaey yolundan Vik manzarası.
Şekil 35. Dyrholaey’in Vik’e bakan tarafında bir puffin.
Şekil 36. Dyrholaey yarımadasının diğer tarafı. Uçtaki ark bu açıdan hafifçe görünüyor. Genellikle bu arkın fotoğrafını çekmek isteyenler arkı sol taraflarında bırakacak şekilde arkın diğer tarafına gidiyorlar.
Şekil 37. Vik’teki dinlenme tesisi.
Şekil 38. Vik’teki tesiste bulunan iki tuvaletten biri. Birkaç dakikada bir birisini mutlu etmeye çalışan bir yer için fena sayılmaz.
 
Şekil 39. Dyrholaey yönüne bakış.
Şekil 40. Vik sahilinde denizden çıkan sivri kayalar.  
Şekil 41. Vik sahili.